Digital Marketing World Forum Notları
Her yıl dünyada üç farklı ülkede farklı temalarla düzenlenen Digital Marketing World Forum serisi bu yıl Londra’da başladı ve serinin ikinci konferansı ile 19-20 Eylül tarihlerinde Amsterdam’da düzenlendi. GroupM Türkiye Digital Content Executive Büşranur Bilir konferansı yerinde takip etti ve harika notlarını İçerik Bulutu Blog’da paylaştı. Kendisine paylaşımı için teşekkür ediyoruz ve sizi kendisinin kaleminden konferans notları ile başbaşa bırakıyoruz:
Genel olarak dijital pazarlama ve dijital pazarlama teknolojilerine odaklanan konferans serisinin Amsterdam ayağının gündeminde sosyal medya ve içerik pazarlama karşılaşılan zorluklara çözüm önerileri, yöntemler ve pazarlamanın geleceği ile ilgili tahminler vardı. Program genel olarak aşağıdaki maddeler kapsamında ilerledi:
-Etkileşimi artırmak adına interaktif dijital pazarlama stratejileri oluşturmak
-İçerik stratejilerinde web sitesi analizlerinin önemini keşfetmek
-Pazarlamada çeşitliliğin önemi
-VR ve 360 teknolojilerinin pazarlama ve iletişimin geleceğini nasıl değiştirebileceği
-Yapay zekanın müşteri ve marka arasındaki bağı nasıl evrimleştireceği
-Z kuşağına pazarlama ve kısa ömürlü içerikler
-E-ticaret girişimleri ve gelecekleri
-Marka elçileri ve influencer’la otantik ilişkiler kurmak
-Kişiselleştirme ve hedefleme kullanarak oluşturulan veri güdümlü pazarlama otomasyonu
Eurail ve Interrail’de Head of Commerce olan Roel Verhagen’in şirketlerde ideal içerik takımını oluşturmakla ilgili sunumu ile konferans başladı. Roel, kendi şirketlerinde ideal takımı oluşturma süreçlerinden bahsederek marka ve pazarlama yetkililerine öneriler sundu.
Konuşmacı: Roel Verhagen, Head of Commerce, Eurail.com
Konu: İdeal içerik takımını yaratmak
En mutlu içerik takımı nasıl yaratılır?
“18-34 yaş aralığındaki genç kitleye trenle seyahat programları sunan bir şirket yönetiyorsanız ve bunu tüm kıtada yapıyorsanız kitleyle her an iletişimde olmak, görünür olmak ve yalnızca seyahat değil konaklama, kültür gibi pek çok farklı alanlarda da bütünsel bir deneyim sunmalısınız.” Roel böyle bir yapıda her gün yüzlerce içerik üreten ve motivasyonu tam takım yaratmanın kolay olmadığından, geleneksel yöntemlerle ilerlenemediğinden ve bunun için defalarca ekip düzenini yıkıp tekrar oluşturduğundan bahsediyor.
Dünyada benzer yapıda çalışan diğer şirketleri inceliyorlar ve Agile Çalışma Yöntemi’ni (hızlı ve güvenli proje geliştirme yaklaşımı) keşfediyorlar.
Tüm cihazlar ve platformlara içerik üreten bir şirket için böyle bir yapı işe yarıyor ve bu yapının getirdiği bir yaklaşım olarak çapraz fonksiyonel bir takım yaratıyorlar. Yani, pek çok farklı yeteneğin departmanlara dağılmadığı, tek bir çatıda altında toplandığı bir ekip yapısı.
Bu Agile sistemde çalışmalarını güncellerken 6 aşamalı bir sistem yaratıyorlar. Böylece her aşamanın sorumlusu üç ayrı ekip bir araya gelmiş oluyor:
Bu modelin işe yaramasıyla birlikte artık ayrı bir insan kaynakları yapısına ihtiyaç olmadığını fark ediyorlar ve bu yapıyı ortadan kaldırıyorlar.
Artık birbirleriyle aktif olarak çalışan, eksikliklerini birbirleriyle tamamlayan ve daima iletişim ile karar veren bu ekip, çok daha hızlı ve etkili içerik üretme süreçlerine imza atıyor. Ekibin öne çıkan değerlerini Roel görseldeki gibi sıralıyor:
Konuşmacı: Nick Mason, CEO and Founder, Turtl
Konu: Tek kullanımlık içeriğe karşı mücadele
Nick Mason, içeriğe bakış açısı ve bütünsel yaklaşımı dolayısıyla konferansta favori isimlerimden biriydi. Zira spesifik bir alanda uzmanlaşmış kişilerin büyük resmi görmek söz konusu olduğunda ne kadar yetersiz olabildiklerini hepimiz gözlemliyoruz. Oysa ki pazarlamada bu seviyeye gelmeniz uzmanlığınızın zirvesi gibi görünse de bütünü göremiyorsanız adım adım geri gidiyorsunuz demektir.
Mason kritik bir cümle ile sunumuna başlıyor: Kanal mesajın ta kendisidir.
Yalnızca içeriğin detaylarını ve kalitesini kafaya taktığımız şu günlerde içerikteki mesajın nasıl ve nerede kişiye ulaştığının öneminin altını çiziyor ve belirtiyor: Görsel ile sunulan yazıları hatırlama oranı %60, diğer türlerde %10.
Mason, hem akılda kalma (retention) hem de ikna (persuasion) süreçleri için görsellerin önemini vurguluyor ve ardından tek kullanımlık adını verdiği düşük değerli içeriği 4 maddede tanımlıyor:
- Düz, pasif ve düşük değerli içerik
Modern web’e uyum sağlamayan, psikolojik yöntemlere başvurmayan, çevrimdışı dünya düşünülerek hazırlanan içerik.
- Ölçümleme yapmamak
Yalnızca tıklamaların ve indirmelerin dikkate alınması
- Ters bakış açısı
“Ne yazarsak yazalım okurlar” düşüncesi, “SEO için blog lazım” düşüncesi
- Maliyet ve karmaşa
Günü geçmiş süreçlerin yüksek maliyetlere sebep olması, harcanan paranın ölçümlenmemesi dolayısıyla boşa gitmesi
“Kalite üreticinin verdiği değil, müşterinin aldığıdır.”
Mason psikoloji ve nörolojiyi temel alarak oluşturulmayan içeriğin “çöp” içerik olduğunu, daima kısa vadeli olacağını vurguluyor ve ardından değerli içeriği tanımlıyor:
- İnsan için tasarlanmış
–Kanıtlanmış psikolojik yöntemlere başvuran,
-Düzene (layout) özen gösterilerek hazırlanan,
-Okuyucuyu aktif kılan (düşündüren, sürükleyen ve haliyle etkileşim sağlayan)
- Okuyucunun gözünden görerek hazırlanmış
İçeriğimize okuyucunun gözünden bakabilsek ne düşünürdük? Hala o kadar değerli gelir miydi?
- Kendinize özel bir içerik üretme süreci
İçerik pazarlamada başarıyla ulaşanların stratejilerin temelinde “yüksek kaliteli içerik ve daha etkin içerik üretimi süreçleri yaratmak” maddesi yer alıyor.
“Aktif kullanıcı mutlu kullanıcıdır ve kullanıcıyı aktif kılmak etkileşim yaratan içerikle mümkündür.”
Mason, çok anlamlı olduğunu düşündüğüm bir soru soruyor: Ölçümlerin dışına çıkıp içeriğe kullanıcının gözünden bakılabilir mi?
Ardından tek kullanımlık değil; tabir-i caizse ömürlük; premium içeriğin anahtarlarını sunarak konuşmasını kapatıyor.
–Okuması keyif veren içerik
-Mutlu ve daha bağlı okuyucular
-Daha iyi yatırım getirisi (ROI) ve kanıtı
-Daha uzun süren değer
Panel: Etkileşimin gücü – Görsel olarak zengin ve interaktif içerik kullanıcı davranışını nasıl etkiler?
Panelistler:
Moderatör: Irv, Co Founder & Creative Strategist, KEMOSABE
Robin Hüdepohl, Head of Content Marketing & Creative Services, Statista
Grant Munro, SVP, Shutterstock Custom
Thijs Jaski, Head of Social Media, ING
Alvin Hussey, Brand Partnerships Director, The Hook
Jonas Scheler, Head of Social Media, Taschen
Panel, konuşmacıların markalara ve pazarlamacılara yönelttikleri son derece temel ve hatta varoluşsal sorularla başlıyor:
“Bu site neye hizmet ediyor?”
“Bu blog neden var?”
Bu soruları kendi ticari kaygılarımızla değil de, okuyucunun gözünden yanıtlayabiliyor musunuz?
Bir amacınız olmalı. Ama üzülerek söylüyorum ki “Amacınız nedir?” sorusuna “arama motorunda görünürlük” gibi bir cevabınız varsa sonuçlardan tatmin olmanız çok zor.
Sosyal bir amacınız olmalı. Evet, sosyal. Yalnızca ve yalnızca her gün kapınızı çalsın, dönsün gelsin; tanısın, bilsin ve önersin istediğiniz kullanıcıya yönelik, olmalı amacınız.
İnsanların markanız ile ilgili algısı nasıl? Bunun farkında mısınız? Size güveniyorlar mı?
Güven yaratan içerikler için önce bunun farkına varmalısınız.
Burada farkındalık derken yalnızca dijital araçlarla ortaya çıkardığınız verileri kastetmiyorlar. “Old school” yöntemleri terk etmenin doğru olmadığını, ikisini harmanlayabilmenin önemini vurguluyorlar.
“Kullanıcıların online diye hiçbir şeyin yazılı kopyasını çıkarmazlık etmeyin.” diye ekliyor panelistlerden biri. Çünkü elinizdeki elektronik cihazdan okumak yalnızca görme duyusuna hitap ediyor. Eminim dokunmayla, kokuyla gelen diğer hislerle artan akılda kalma oranınızı da es geçmek istemezsiniz.
“Video nasıl interaktif olabilir? Mesela reklam videoları?” gibi bir soru geliyor sonra.
Konferansa hakim olan “insan odaklılık” zihniyetini kavradığınızda bu sorunun cevabını tahmin etmek zor değil.
“Yeni teknolojiler ile kullanıcıyı nerede buluşturacağınıza, kullanıcının neden buna ihtiyacı olduğunu netleştirmeden yeni teknolojilere bulaşmayın (yapay zeka, sanal gerçeklik, 360 video teknolojileri vs.), acele etmeyin.”
Hiçbir şeyi yapmış olmak için yapmayın, ne olursa olsun bunu karşıdaki “insan” için yaptığınızı unutmayın.
Keskin bir örnekle panelin sonuna geliyoruz: Avrupa’da büyük bir gayrimenkul firması, VR teknolojisi ile kiralık ve satılık evleri sanal olarak görme imkanı sağlıyor ancak bunun işe yaramadığını fark ediyorlar. Çünkü ne olursa olsun insanlar gerçek olanı görmek, hissetmek istiyor.
Konuşmacı: Sade Laja, Content Strategist, Booking.com
Konu: Sayfa görüntülemelerinin ötesinde – Etkin içerik stratejisi
Laja konuşmasına aslında hepimizin aşina olduğu bazı istatistiklerle başlıyor.
“WhatsApp ve Facebook’ta her gün ortalama 60 milyar mesaj gönderiliyor.”
“Google’da her gün 3,5 milyar arama yapılıyor.”
Ancak ters köşe yaparak konuşmasına devam ediyor. “You can’t boil the ocean!” Türkçe meali ile; isteseniz de tüm okyanustaki suyu alıp kaynatamazsınız diyor. Yani, aynı anda onlarca farklı hedef, onlarca farklı yöntem sizi başarıya ulaştıramaz. Spesifik olun diyor. Eminim Nasreddin Hoca’ya ait benzer bir atasözü vardır. Bulursanız söyleyin, biz de onunla ifade edelim. 😊
Laja, hem kendi Booking.com stratejilerinde uyguladığı hem de başarılı olduğuna inandığı içerik stratejilerinin temel maddelerini bizlerle paylaşıyor.
- Yayıncı gibi davranın
İçeriğinizin dolaşacağı tüm kanalları düşünerek içeriklerinizi hazırlayın. Bu maddede Redbull’un içerik stratejisini başarılı bir örnek olarak inceliyor:
- Metrikler – Kutunun dışında düşünebilmek mümkün!
Burada Laja hayati bir noktaya değiniyor. İçeriğin tüketilip tüketilmediğini anlamak için sayfa görüntüleme rakamlarını takip etmek yeterli değil! Kullanıcının davranışlarını kavrayabildiğiniz, size “anlam” ifade eden metriklere bakın diyor, sunulan her veri sizin içeriğiniz için anlamlı olmayabilir.
- İçerik duygu barındırmalıdır
Gerçekçi olalım, markalar kimsenin umrunda değil. Yarattığınız algı ve bu algının getirdiği sorumluluklar üzerinde durun.
Ölçümleme söz konusu olduğunda “sayfa görüntüleme” verilerinden daha fazlasına sahip olmak için farklı türlerde içerikleriniz olmalı. Podcast, video gibi alternatifleri iyi değerlendirin.
Laja için anahtar metriklerden biri abonelik. Abonelik gerektiren bir platformunuz olmasa da kullanıcılarınız abone davranışı göstererek geri geliyorlar mı?
Ne yayınlamalıyım değil, okuyucum ne okumak ister diye düşünebilmek bu işin ABC’si.
“Araştırma demek anahtar kelime listesi hazırlamak demek değildir.”, araştırma yapın diyor Laja. Gerçek araştırmalar yapın. Kitlenizi bizzat kendi ağızlarından dinleyebileceğiniz ortamlar yaratın. Ulaşın, dokunun. Karşılaştıkları zorluklar neler, şüpheleri neler? Bunları keşfetmeye ve onları temel alarak içerik üretmeye çalışın.
Eğer bunları yapmaya vaktiniz yoksa bilin ki kullanıcının da size ayıracak vakti yok.
Uzun lafın kısası ve konuşmanın özeti: İçerik üretmek empati gerektirir. Kendinizi yerine koyamadığınız kullanıcının karşısına çıkmayın.
Konuşmacı: Grant Munro, SVP, Shutterstock Custom
Konu: Marka içeriğini ölçeklemek
Munro, görsellerde kişiselleştirmenin öneminden bahsediyor. Kompozisyon, tonlar ve çevrenin önemine değiniyor. Görseller dilinizin, iletişiminizin önemli bir parçasıdır diyor ve stok görsel kullanırken sizi yansıtıp yansıtmadığını doğru değerlendirin diyor. Özellikle sosyal medyada stok görsel kullanmamak gerektiğinin altını çiziyor.
Yoksa aynı ürünü satan markaların Instagram hesapları içerisinde kullanıcılar sizi nasıl ayrıştırsın? O kişilerin beğendiklerini keşfedip ona göre görsel üretmek önemli. Sizden başka neleri beğeniyorlar, görsel zevkleri nasıl izleyin ve stok fotoğrafın ötesine geçin.
Bunun için kendi yöntemleri ise şöyle: Shutterstock olarak markalarla özel görseller üretmek üzere çalışırken hangi etiket kullanıcılar tarafından en çok kullanılmış bakıyorlar, en “eşsiz” olanı buluyorlar, inceleyip kendi “eşsiz” görsellerini yaratıyorlar.
Konuşmacı: Clive Roach, Director of Digital Social Media, Signify (Philips Lighting)
Konu: Başlamadan önce dinle – Sosyal dinleme
Roach son derece değerli bir alıntı ile konuşmasına başlıyor:
“The most basic of all human needs is the need to understand and be understood. The best way to understand people is to listen to them.”
“İnsan ihtiyaçlarının en temelinde anlamak ve anlaşılmak yatar. Anlamanın en iyi yolu ise dinlemektir.” Hitap ettiğimiz kitle ile empati kurabildiğimizden emin miyiz?
“Sosyal dinleme yapmadan müşterinin gerçekten ne istediğini okuyamazsınız.” diyor Clive.
Sosyal dinlemeye başlarken araştırmanızı satın alma anahtar kelimeleri ve ilham anahtar kelimeleri olarak ikiye ayırabilirsiniz.
“Emoticons önemli”, marka ve emojinin bir araya geldiği yorumları inceleyebilirsiniz.
Çok fazla duygu var; sinir, mutluluk, tiksinti, üzüntü… Yorumları bu duygularla segmente ederek ürününüzle ilgili bir kriz durumu var mı, negatif yükseliş var mı gibi bazı çıkarımlar yapabilirsiniz.
E-ticaret sitesi yorumları en çarpıcı gerçekleri gösterir. Fiyatların etkisini ya da memnuniyeti sosyal medya gibi burada da ölçebilirsiniz.
Unutmayın; word of mouth satışları bile durdurabilir. Amerika’da review davranışı çok gelişmiş olduğundan bunu gözlemlemek daha kolay. Ancak özellikle negatif yorumları takip etmek Türkiye’de de pek zor sayılmaz.
Roach’a göre içerik pazarlama:
-İlişkilendirilebilen
-Değer sunan
-Bağ kurmaya teşvik eden
-Hedef kitleyi tam olarak kavrayan
-Kar sağlayan
stratejilerden oluşur.
“Share of voice” ise başka önemli bir metrik. Rakipleriniz ne kadar konuşuluyor, siz ne kadar konuşuluyorsunuz?
Sosyal dinlemeye bir an evvel geçmenin önemini vurgulayan Roach, bunu şirketinize veya takımınıza anlatmanın önemli bir yolu olarak veriyi görsel haliyle görünür kılmayı öneriyor ve aşağıdaki ekran görüntülerini sunuyor:
Roach, veriyi anlamlı parçalara bölerek anlamlandırabileceğimizin altını çiziyor: satın alma, ilham, pozitif ve negatif gibi… Bu veriyi anlamlandırdıktan sonra varsa kaygıyı gidermek, bir konuya açıklık getirmek için kullanabilirsiniz.
Konuşmacı: Alexandra Berger, Commercial Director – Food and Travel, FORBES
Konu: Daha kapsayıcı bir mesaj için normları yıkmak
Uzun yıllardır Forbes için çalışan Alexandra’nın bu konferans için anahtar kelimeleri şöyle:
Otantik olabilmek, güvenilirlik, sadakat yaratmak
“Veriyi çok uzakta aramamak gerekiyor.” diye devam ediyor. “Sosyal medyanın kendisi bir araştırma aracı. Sadece sosyal medyadaki diyalogları izleyerek bile ciddi veriye sahip olabilirsiniz”
“Kapsayıcı bir mesajınız varsa, kendinize özel medya üretiyorsanız süreç içerisinde başarılı olmanız işten bile değil.”
Panel: İçerik pazarlama ve sosyal medya pazarlamanın geleceği
Panelistler:
Moderator: Irv, Co Founder & Creative Strategist, KEMOSABE
Maria Voss, Content Strategist, Awesome Marketing
Sjoerd Raaijmakers, CEO , VICE Benelux
Ksenia Repina, Platform Community Manager, Poki
Patrick De Pauw, CEO, Social Seeder
Eva Vree, Senior Creative Content Specialist , Albert Heijn
- Farklı kanallarda kullanıcı etkileşimini yükseltmek
- Farklı platformlarda etkileşimi ölçmek
- Omni-channel marketing’i sanal gerçeklik teknolojisi cihazları da dahil olmak üzere tüm cihazlara dahil etmek konuşuluyor.
“CONTENT IS NOT KING, CONTEXT IS KING” yani doğru yerde, doğru zamanda doğru içerikle bulunabilmenin önemi vurgulanıyor.
İlişkilendirebilirlik ve hikaye anlatıcılığının dijital pazarlamada en değerli kavramlar olduğunun altı çiziliyor.
Sosyal medyadaki herkesi birer influencer olarak görmeliyiz. Eğer onlara hoşlarına gidecek gerçek hikayeler anlatıyorsak ve bunu doğru anda karşılarına çıkarıyorsak zaten influencer gibi davranarak bizden her yerde bahseder ve sadık kalırlar.
“Eğer hedef kitlenize online veya offline edecek iki kelimeniz yoksa, onlarla nasıl konuşacağınızı bilmiyorsanız o zaman onlara satacak bir ürününüz de yoktur. Değer üretirseniz karşılığını alırsınız.”
“Offline, online’dan daha az değerli değil.” ifadesi paneldeki kritik bir diğer ifade. Helly Hansen’ın ilişkilendirebilirlik ile ilgili çalışması için örnek veriyorlar. Çatılara konan yağmur sensörü ile yağmur yağacağını fark ettikleri an hem offline reklam alanlarında hem de dijitalde yağmurlu havalar için olan ürünlerinin reklamlarını gösteriyorlar.
Bunun gibi mikro etkileşimlerin farkında olmalıyız.
Konuşmacı: Maarten Kesteloot, Co Founder and CEO, Influo
Konu: Influencer marketing, Yapmanız gerekenler listesi
İçerik üretmenin bir aracı olarak “influencer pazarlama”.
“Influencer pazarlamaya sıfırdan başlanmaz. Mevcut plana dahil edilmelidir.” diyor Kesteloot ancak elbette ilk önce “Neden?” sorusunun cevabını bulmayı öneriyor.
Influencer pazarlamanın hedeflerinize hizmet etmesini sağlayın. Her KPI olabilir. Form doldurulması, yorum bırakılması, hashtag kullanımı…
Kendi ROI formülünüz ne? Influencer’dan beklentiniz bundan farklı olmamalı!
Micro influencer kullanmaktan çekinmemek gerekiyor. Micro influencerlar daha az kişiye ulaşır ama daha yoğun etkileşim yaratır.
“Burada mesele insanla çalışmak olduğu için her şeyi öngörmek mümkün değil.” Bunun farkında olun diyor. Ama sizi gerçekten sevecek insanlarla çalışmalı ve onları özgür hissettirmeye özen göstermelisiniz. Markanızı seven influencer daha yaratıcı olacak ve influencer pazarlama olduğundan daha doğal hissettirecektir. Kendi konseptlerinde kalmalarına izin vermek gerek.
Konuşmacı: Nicoleta Anton, Global Content Marketing Specialist , TomTom
Konu: Düşünce liderliği – Etkili içerik pazarlama stratejileri
Anton’un sunumu “Bir sorunla karşılaştığımızda kime başvururuz?” sorusuyla başlıyor.
“O konuda en iyi kimse ona gideriz. En iyiye kim karar verir? Biz.”
“O halde bu zihniyet düşünce liderliğini değerlendirmek için bir fırsattır.” diyerek pazarlama çalışmalarına bir düşünce lideri dahil etmekle ilgili bazı öneriler sıralıyor:
- Temayı netleştirin
Neyle bilinmek istiyorsunuz? Karşındakinizle ne konuşmak istiyorsunuz?
- Doğru insanı bulun
O konuyla ilgili tutkulu ve güvenilir insanlar bulun.
- Birlikte çalışmaya başlayın
Markanın sesi olarak kullanacağınız insanlarla birbirinizi tanıyın.
- Liderinizin en iyiyi sunmasını sağlayın
Hedef kitlenin karşılaştığı tüm zorlukları öğrenmeye çalışın ve seçtiğiniz liderin bilgisiyle buluşturun.
- Uzun formda içerikler üretin
Uzmanlık ve karşındakini eğitmek kısa metinlerle olmaz. Kaliteli ve değerli, uzun içerik gerekir.
- Doğru yaklaşımı bulun
İnsanlara bir şey söylemeye, anlatmaya çalışmaktan vazgeçip hissettirmeye bakın.
- LinkedIn kullanın
LinkedIn, B2B müşteriler için çok değerli. Kendi çalışmalarını kendi sözleriyle yayınlayan insanlar bulmalısınız. Bu ayrıca otoritelerinin göstergesidir.
- Takviminizi belirleyin
Hangi tarihlerde birlikte neler yapıyor olacaksınız?
- Bu çalışmada başarıyı nasıl tanımladığınıza karar verin.
Sizin için başarı gerçekten nedir? Bunu neden yapıyorsunuz? Amacınız başarının tanımını değiştirecektir. İnsanlar sizi umursuyor mu? Bu da bir ölçek! 😊
Bonus öneri:
Liderin diline müdahale edebilirsiniz. Evet, uzman o. Ama bunu okutacak bir dille anlattırma gücü sizin elinizde. İçeriğin hem kendi şirket hesabınızda hem de kişinin hesabında paylaşılmasına izin verebilirsiniz.
Son olarak: Düşünce liderinizle bir anda 100 içerikle, 6 aylık planla başlamayın. 1 taneyle başlayın ve sonra takviminize ekleyerek gidin. Böylece daha sağlam adımlar atmış olursunuz ve etkiyi gözlemlemek için fırsatınız olur.
Konuşmacı: Rens Verweij
Konu: Dinamik içerik, etkileşim, dijital platformlar
Verwejj, markayı kanlı canlı hale getirmek, yaşayan bir oluşum olduğunuzu hissettirmek için dinamik içeriklerden faydalanmak gerektiğini anlatıyor ve anlattıklarını booking.com vakası ile örneklendiriyor:
Booking.com kendini nasıl “love brand” yani sevilen marka olarak konumlandıracağı üzerinde çalışırken seyahate değil, seyahat etmek için ilk adım olan “sebep”e odaklanıyor ve bu doğrultuda 3 konsept çıkartıyor: sanat, yemek, kar (yağış türü olan 😀 ).
Böylece destinasyon bazlı değil, sebep bazlı bir içerik planı çıkarıyorlar. Bu konseptler doğrultusunda birlikte içerik üretmek için her konsepte uygun “anlatıcılar” belirliyorlar. Bu anlatıcıların konsepti kendi özel yaşamlarında da temsil etmesi önemli bir kriter. Kar konsepti için seçilen anlatıcıya ait detayları görselde görebilirsiniz; yaşam tarzı, ilgi alanları ve hobileri ile kar konsepti için biçilmiş kaftan.
Ardından oyun alanına karar verme aşaması geliyor. Üründen mi markaya gelmek istiyorsunuz, kültürden mi?
Hedeflediğiniz demografik kitleye göre bu kararı belirleyebilirsiniz. Her iki taraftan da başlamanın mantıklı olduğu durumlar olacaktır.
Daha sonraki süreç ise o anlatıcı ile yaratılacak hikayenin detaylarına karar vermek. Mesele bir içerik konusu bulup hadi buna bir video çekelim demek değil. Bir hikaye yaratıp o hikayeyi hangi platformlarda nasıl kullanabileceğine karar vermek ve ardından onlara göre farklı zenginlikler sunan içerikler yaratmak…
Verwejj, bu tarz projelerde ölçüt koymanın yanlış olduğunu söylüyor. “Çok farklı değişkenler var, izleyip görmek en iyisi.”
Konuşmacı: Toni Hoppponen
Konu: Mikro influencer’ların markaların dönüşümüne katkısı
Hopponen, influencer pazarlamanın yeni bir kavram olmadığını hatırlatarak başlıyor. Bilinen ilk influencer çalışması olan Oreo YouTube reklamlarını anlatıyor. 2014 yılında YouTube’da fenomen olan bir ikilinin videolarında Oreo yemeleri ve ardından YouTube’un bu iş birliğini fark etmesi ve videonun yasaklanması ile sonlanıyor. Ardından talebin artması ile birlikte bu tarz iş birlikleri için temel ilkelerini oluşturmaya ilk olarak o dönemde başlanıyor.
“Mikro influencer’ların en büyük avantajı büyük kitlelere hitap etmek için her şeyle uğraşmak zorunda kalmamaları.” diyor Toni. Mikro influencer’ların tek bir niş alanda uzmanlıkları oluyor ve o küçük kitle de onlara o yüzden sadık kalıyor. Haliyle takipçi sayısından daha gerçek etkiler gözlemleniyor.
Küresel ağlar üzerinden influencer’lara ulaşmak isteyenler için Buzzsumo ve Tribe Influencer platformlarını önerse de bunu daha doğal bir şekilde yapmak isteyenler için şunu ekliyor: “Sizi seven müşterileriniz en iyi influencer’lardır.”
“Bu sektörde para mutluluk getirmiyor. En ilişkili içeriği sunmak zorundasınız.”
Başlangıç adımları olarak Toni’nin önerileri ise şöyle:
Platformlar aracılığı ile influencer bulma çalışmalarına girişmeden önce mevcut kitlenizi hareketlendirin. Oradaki potansiyeli görmek için çalışın. Hashtag’ler yaratın, sizi mention’lamaları için samimi sebepler verin, mention’layanları kendi hesaplarınızda paylaşın. Önce mevcut kitlenizdeki potansiyeli yoklayın ve gerçek takipçilerinizi bulun. Ardından influencer platformlarına da yönelebilirsiniz.
PANEL: THE FUTURE OF CUSTOMER CENTRICITY; HOW DIGITAL INSIGHTS ARE CHANGING THE WAY
Konuşmacı: James from Digitaloft
Konu: Kampanyalardan dersler
James’in konuşmasından en etkili ve akılda tutulması gereken noktalar şöyleydi:
Hedefi ne olursa olsun oluşturduğunuz ürüne içerik değil, hikaye olarak bakın. Bu hikayeyi yazarken “SEO için” bakış açısı işinize yaramayacaktır. Zira uzun yıllar değerini kaybetmeyecek, anlamlı ve ilişkilendirilebilir içerikler, pazarlama uzmanlarının elinden değil, yazarların ve gazetecilerin ellerinden çıkar.
Hikayeler empati yaratmanızı sağlar. Görsellerle desteklenen hikayeler dopamin salgılatır ve hatırlanma oranını artırır.
Konuşmacıların anlattıklarını kısaca da olsa aktardıktan sonra konferansın bende bıraktığı izleri küçük bir özet ve birkaç anahtar kelimeyle aktarmak isterim:
Konferansın benim için anahtar kelimeleri: etkileşim (engagement), hikaye anlatıcılığı (storytelling), değerli içerik üretmek (valuable content creation).
“Değer üret, gerçek ol, etkileşimi diri tut”
Veri deyip durmaktan elde ettiğimiz tüm verilerin insanlardan çıktığını ve o veriyi yine karşımızdaki aklı, duyguları, hisleri, kalbi olan insan için kullandığımızı unutuyoruz. Hangi konuşmacıdan duyduğumu hatırlayamasam da şu cümleyi unutmayacağım:
“Data is a rabbit hole. Humanize what you do!” “Veri dipsiz bir kuyudur. Yaptığınız işi insanileştirin!”
-Veri kavramı dipsiz bir kuyu, yaptığımız işleri insanileştirme ise asla atlamamamız gereken tek gerçek.
-Biz de influencer kullandık demek için influencer kullanılmaz. Amaç ne, çalışma neye hizmet edecek fark etmek gerek.
-Her platformun doğası bambaşka, ezbere davranmak yanıltıcı olabilir.
-Sayfa görüntülemeleri ve tıklamalar birer metrik değil. Metrik, kullanıcının haftalık, günlük bazda tekrar tekrar geldiğini görmek.
-Görünür olmak için değil, uzun vadeli ve empati temelli ilişkiler kurmak için içeriğe ihtiyacımız var.
-Teknoloji ve pazarlama formatları neye evrilirse evrilsin, içerik değişmez kalacak. Format değişir, içerik aynı kalır.
-Hedef kitleyi her ne kadar sosyal/ekonomik segmentlere ayırsak da hepsinin birer birey olduğunu unutmamalıyız. Aynı reklam için çokça farklı kreatifler hazırlamaktan ve bunların işe yarayıp yaramadığını test etmekten çekinmemek gerek.
-Artık bir değil iki kral var: içerik ve bağlam (content & context)!