Türkiye’de İçerik Yazarı Olmak
Saatlerce bilgisayarın başında beklersin, belin bükülür, sayfayı yenilemekten F5 tuşun sararıp solar, yeni içerik çıksa da beyninin pasını silsen istersin, içerik gelir sen konulara baka durup seçmeye çalışırken bir bakarsın hop; ‘seçtiğiniz içerik başka bir yazarımız tarafından üretilmektedir’. İçerik yazarlığı bu değil, Türkiye’de içerik yazarı olmak bu değil. Fazla seçim şansın olmadan uzmanlık konuların hakkında çokluktan yokluğa kadar azalan uzmanlık yelpazeni kullanabilmek için aktif ve stabilin dışında olmak gerekir. Aksi takdirde Attila İlhan’ımızın dediği gibi ‘bu kurtlar sofrasında belki zor, ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden’ yaşamak, var oluşumuzu sürdürmek. Ekmek parasının yanı sıra üzerinde çalıştığın içerik hakkında ön araştırma yapmak yazarın birikimlerini içeriğe dökmesiyle beraber, birikimlerine de içerik eklenmesi anlamını taşır. Kişisel gelişim adına olduğu kadar içeriksel gelişim adına da faydalı olacağı aşikardır.
Türkiye’de okuma-yazma oranı denilince kişinin adını okuyup yazabilmesi anlaşılsa da ölçülmesi gereken okuduğunu anlama-edebi eser yazabilme oranı olarak algılanmalıdır. Küresel olarak internetin ve internet hızının hakim olduğu zaman kullanımında kişinin okuduğunu algılamakla vakit kaybetmesi pek kabullenilir olarak gözükmese de internet siteleri içerisinde yer alan içerikler ve açıklamalar kişinin site üzerindeki ilgisini artırmak açısından önemli bir yer tutuyor. Okuma alışkanlığı oluşmamış bireylerden oluşan Türkiye’de kişiyi dakikalar harcanacak bir içeriği okumak için ikna etmek ve içeriğe sadık kalmasını sağlamak adına ilgi çekici, canlı ve zihin açıcı kelimeler kullanmak gerekir. Saatlerce bilgisayar başında bekleyip içerik yazmak için nöbet tutan ilgi çekiciliği, renkliliği, canlılığı ve zihin açıcılığı derinlerinde yaşayan içerik yazarları da internet sitelerini olduğundan fazla ziyaret edilebilir hale getirmek için burada, bu oluşumun içerisinde yer alıyor.
Türkiye’de sıradanın dışında bir içerik yazarı olmak için eski söylemle konunun ‘muhteva’sını doldururken okuyucu düşünüp, okuyucunun yazıyı okumamak için direneceğini hesap etmek gerekir. Okumaya ikna edilmesi gereken okuyucu, içeriği okuduktan sonra kaybettiği dakikaları hesaplarsa vay halinize. Ama eminim ki kendim de dahil hiç birimizin başımıza gelmemiştir bu. Pek emin olmasam da umudum bu yönde yazar arkadaşlar. Yazınızı okurun dışında bir yazarın da okuyacağını düşünmek gerekir.
Tüm istatistik verilerine, oranlara, zorluklara her şeye rağmen içerik yazarlığı Türkiye’de yeni gelişen bir sistem ve bu sistemin içerisinde olarak serbest bir şekilde milli internet alemimize katkıda bulunuyoruz, yazarlık benliğimizi gün geçtikçe geliştiriyoruz, yazarlık sisteminin bir parçası oluyoruz ve en önemlisi içerik yazarları olarak farkımızı, rengimizi, canlılığımızı ve zihin açıcılığımızı memleket insanıyla paylaşıp sonu olmayan internet kuyusuna bir taş atıyoruz.
Varsın çıkaramasınlar.