İçerik Yazarı Nasıl Beslenir?
İçerik yazarı da her çalışan gibi bu işi meslek edinmiş bir kişidir. Yalnız, onun gizemli bir tarafı da vardır. Dijital dünyada çok sayıda enformasyona rastlarız ve bunları kimin girdiğine çoğu zaman hiç dikkat etmeyiz ya da sorgulamayız. İçerik yazarı, bazen yazar kimliği ile karşınıza çıksa da bazen onun kim olduğunu asla bilemezsiniz. Hatta yazıyı okurken edindiğiniz bilgilere öyle kaptırırsınız ki yazarın kim olduğuna bakmayı/sormayı unutursunuz. Belki de içerik yazarını en çok tatmin eden durum da bu olur. Bir içerik yazarı olarak “Bir içerik yazarı nasıl beslenir?” size anlatayım.
İçerik yazarı, günün her anında kendini besleyebilir. Bunu farkında olarak ya da olmayarak yapar. Gece yattığında kafasına üşüşen düşüncelerle daldan dala konarken bazen 10 yıl önceye giderek oradan çekip bir şeyler çıkarır. Sonra rüyasında, bilinçdışına çıkardığı fikirleri bir gün aniden kullanıverir. Kahvaltıda, yanlış kombinlediği çay fincanı ve tabağı arasındaki ilişkiden türlü anlamlar çıkarır. Yolda yürürken gördüğü taştan, parkta oynayan çocuklardan, sokakta gördüğü kavgadan, kedinin çöp tenekesi üstünde yatışından hikâyeler uydurur.
Tabiİ ki sadece yaşarken kendini geliştirmez. Peki, bilinçli olarak bir içerik yazarı nasıl beslenir? Sürekli gözlem yapar. İzler, okur, düşünür, yorumlar, yazar ve sonra bir başkasına okutur, onun fikirlerini alır. Fikrine güvendiği birisiyse onu acımasızsa eleştirmesini ister. Aramızda kalsın, siz yine de dikkatli eleştirin, yazar egosunu ezdirmemek için elinden geleni yapar. Bir içerik yazarının en büyük dostu da TDK’nın web sitesi ve çıkardığı yazım kılavuzu, sözlükler, deyimlerle ilgili kaynaklarıdır. Dil bilgisi kuralları söz konusu olduğunda hırsıma engel olamam. Nerede buldunuz bakalım hata? Doğrusu neymiş? Nerede yazıyor onun doğru olduğu?
Sürekli kendini geliştirmek zorundadır. Mesela bazen az okursa, o dönem yazılarında tıkanma yaşar. Cümle kuracak kelimeleri seçemez ve yazdığı metni bitirmekte güçlük çeker. Sosyal hayatta gözlem yeteneği yoksa insanlara hitap eden metinler yazmaktan uzaklaşır. Yani bir içerik yazarı görsel sanatlardan uzaklaşırsa, sosyal hayatta gözlem yapamazsa kör olur; okumazsa sağır olur ve ne kadar az dinlerse o kadar hissizleşir.
Eğer içerik yazarı, tüm bu besleneceği şeylere karşı ilgi duyuyorsa ondan şanslısı yoktur. Ben film izlerim, film festivallerini takip ederim; izlemediğim filmlerde kimin oynadığını, konusunun ne olduğunu bilirim. Sevdiğim kitapları okurum, sevmediklerimin de birkaç sayfasına göz gezdirip ne hakkında olduğu ile ilgilenirim. Fırsat ve para buldukça gezmeye çalışırım; görmeyi çok severim. Ve tabi ki yazmayı severim… Bazen sevmediğim; hatta bilmediğim konular hakkında da yazmam gerekebilir. O zaman da o konuyu yazarken öğreniyorum, diye bir hevesle yazmaya başlarım. Dürüst olmak gerekirse bu her zaman eğlenceli olmayabilir. Ne yapalım ki yazmak güzel! Bir de okuyan herkesin fikrini merak ederim. Bazılarınınkini öğrenirim, kendiliğinden söyledikleri için… Diğerlerini ise sanırım asla öğrenemeyeceğim.