Corona Virüs Çalışma Hayatımızı Nasıl Etkileyecek?
Sadece bizim kuşağımızı değil önceki kuşakları da içine alan ilk ‘global’ ortak sorunumuzu yaşıyoruz. İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünyada bu ölçekte bir ortak bir korku ve kaygı yaşanmamıştı.
Çin’den İran’a, İtalya’dan Türkiye’ye dek uzanan ve bu sırada zengin ve gelişmiş toplumları da içine alan bu küresel krizin, büyük çaplı bir değişime yol açacağını düşünüyorum.
Bir süredir biz ‘internetçiler’ ise bu krizi ‘evden çalışma’ ve ‘uzaktan çalışma’ teknolojileri odağında ele alsak da ufukta görünen değişim muhtemelen çok daha kapsamlı olacak.
Bu kriz, mevcut statükoyu ve paradigmaları hızla değiştirirken değişime adapte olan ilk alan iş dünyası olacak. İş yapma şekillerinin ve mevcut yaklaşımların değişeceği aşikar.
Bu düşünceler ekseninde Türkiye’den değerli insanlara söz konusu ‘değişim dönemini’ ve öngörülerini sorduk.
Yorumlarınızı bekliyoruz.
Sağlıkla kalın.
Ahmet Durmuşoğlu
Bu 10 günde şirketlerin bir kısmı evden çalışma düzenine geçti. Teknolojinin bize verdiği nimetlerden faydalanarak işlerimizi yapmaya devam ediyoruz. Bu 10 günlük süreç bize teknolojik altyapının önemini gösterdi. Ayrıca uzaktan ofis dışı çalışmanın yöntemlerini deneyimlemek için bir fırsat sunmuş oldu.
Ekip olabilmek veya bir toplantı yapabilmek için aynı fiziksel mekânda olmamız gerekmeden Skype, Zoom vb. teknolojik aplikasyonları kullanarak toplantı yapabileceğimizi gördük. Bu deneyimi doğru okur ve değerlendirirsek farklı ofislerde ve/veya fabrikalar ile ofisler arasında yapacağımız toplantıları bu kriz atlatıldıktan sonra bu şekilde yapmaya devam ederiz. Bu sayede zaman, enerji tüketimi konularında yaptığımız tasarruf ile trafik azalır, çevre kirliliği düşer, kazanacağımız verimlilikle iş performanslarımız artar.
Uzaktan erişim ve çalışma önümüzdeki dönemde en az üç dört ay daha devam edecek gibi gözüküyor. Bu kapsamda insan kaynakları departmanları çalışanların uzaktan çalışma şekillerini takip edebilecek alt yapıları daha iyi hale getirecektir. Ancak takip kadar, hatta takipten daha önemli bir konu, çalışanların eğitimi olacaktır. Bu kapsamda yeni webinar benzeri seminerlerin ve eğitim içeriklerinin hızlıca devreye alınması gerekecektir. Bayi teşkilatı olan firmalar, bankalar ve uluslararası ofis yapısına sahip şirketler bu yapıya zaten önceden geçmişti. Ancak yeteri kadar verimli kullanılıp kullanılmadığı insan alışkanları nedeni ile tartışmaya açıktı. Şimdi bu yeni dönemde artık alışkanlarımız da bu uzaktan eğitim konularına adapte olacağı için ileriye dönük olarak uzaktan çalışma ile yaratılacak tasarruflarla sağlanacak kazanımlar, uzaktan eğitim için de geçerli olacaktır.
Pazarlama ile ilgili bir köşe yazarı olduğum için bu dönemin pazarlama üzerindeki etkileri ile görüşlerimi paylaşarak bu ayki yazımı bağlayacağım. Sosyal uzaklaşma ve evde zaman geçirmek zorunda olmamız nedeni ile internet ve esasen sosyal medya, birbirimiz ile iletişim ve aktivite içinde kalmamız açısından en önemli mecra olarak ortaya çıktı. Televizyonun önüne geçmesinin temel nedeni, içeriği kullanıcılar olarak bizim yaratmamız ve içinde bir interaktif iletişim olması oldu. Sosyal medyaya karşı olanlar ve bunun bir sosyalleşme şekli olmadığını savunanlar bile bu dönemle birlikte artık Instagram, Twitter, Facebook gibi sosyal medya platformlarını takip etmeye başladı. Google zaten arama konusunda lider arama motoru olması nedeni ile insanların herhangi bir konuda örneğin bir ilaç ile ilgili bilgi almak istediklerinde ilk yer olmaya devam ediyor.
Bu yüzden hedef kitleleriyle ve hatta daha geniş kitlelerle iletişimi devam ettirmek isteyen markaların dijital platformlar üzerinden iletişimlerini artırması gerekeceği bir dönem içindeyiz ve önümüzdeki üç dört ay bu dönem devam edecek. Burada yapılması gereken sıradan banner veya düz iletişim aktiviteleri yerine içinde oyunlaştırma barındıran, tüketiciyi tetikleyerek interaktif bir temas sağlayacak ve kitleler arasında paylaşımı olacak yaratıcı uygulamaları devreye almak olacaktır.
Kriz zamanları iletişim yapmanın marka imajına katkısı, tüm pazarlama ve iletişim profesyonelleri açısından bilinen bir gerçektir. Ancak kriz zamanı yapılabilecek majör hataların bir tanesi satış amaçlı ve hedefli iletişim yapmaktır. Özellikle bu tarz önemli bir salgının yaşandığı ve evimizden çıkmanın zaten önerilmediği bir dönemde müşteriyi/hedef kitleni satışa yöneltmeye çalışmak antipatik olduğu gibi markanın tüketicinin yanında olduğu algısını vermeyen ve duyguya dokunmayan iletişim aktiviteleri olduğu için marka ile tüketici bağını zayıflatma riski yüksektir. Zaten ekonomik sıkıntıların beklendiği bir dönemde bütçelerin boşa harcanması da cabası olacaktır.
Bu riski aşmak için markaların yapması gereken iletişimde hedef kitlelerine neden marka olarak var olduklarını, bu zor dönemde nasıl yanlarında olarak onlara destek olduklarını anlatmak olmalı. Bu destek “Perakende mağazaları kapadık ama internet mağazamız açık.” şeklinde olmamalı. Markalar, gerçekten marka olarak bu zor zamanda vaatlerinin ne olduğunu, ortak amaç için ne yaptıklarını, müşterilerin bu zor dönemde çözemedikleri veya çözüme ihtiyaçları olduğu konularda onların nasıl yanlarında olduklarını anlatmalılar. Bunu sadece satış sürecinde değil, tüm kanallarda aynı şekilde uyguladığını anlatan markalar; yani çağrı merkezinde, evine ürünü getirdiğinde, ürünün veya hizmetin satış sonrası destek sürecinde aynı mesajı ve deneyimi müşterilere veren ve müşterisini her platform ve mecrada aynı söylem ve deneyim ile iletişim içinde kalmayı başaranlar, bu süreçten daha güçlü ve güven duyulan markalar olarak çıkacaklardır.
Dr. Eren Koçyiğit
İçinde bulunduğumuz olağanüstü durum her sektörü olduğu gibi dijital ve pazarlama dünyasını da derinden etkilemeye başladı ve bu etki bir süre daha devam edecek. Bu aşamada aşağıdaki konulara ekstra dikkat edilmesi firmaların yararına olacaktır:
- İçinde bulunduğumuz dönemde her büyüklükteki firmanın, işlerinin doğası elverdiği maksimum ölçüde, iş yapış kültürlerini uzaktan çalışmaya uygun hale getirmeleri gerekiyor. Bu anlamda ekiplerine gerekli tüm bilgilendirmeleri yapmaları, tool başta olmak üzere ekiplere her konuda gereken tüm desteği vermeleri çok önem arz ediyor.
- Özellikle ajansların bu aşamada hizmet verdiği markaların krizde aldıkları/alacakları pozisyon için maksimum derecede proaktif olmaları, bu anlamda marka ile birlikte çözüm üretmeleri çok önem arz ediyor. Bu anlamda tüm kısa-orta vadeli planlar gözden geçirilmeli ve gerekli güncellemeler ivedilikle yapılarak hayata geçirilmeli.
- Hizmet odaklı faaliyet gösteren ajansların ve markaların bu tarz dönemlerde portföylerine self servis ve ölçeklenebilir gelir sağlayacak ürünleri katması ve alternatif gelir mekanizmaları oluşturma yönünde çalışmaya başlaması da önem arz eden bir diğer başlık olarak karşımıza çıkıyor. Nereden başlamalıyım diyen ajanslar/markalar, bu dönemde çok fazla tüketilen webinar, podcast ve online eğitim alanlarında içerik üretmeye başlayabilir.
Umarım tüm dünya bu süreci en kısa zamanda atlatır ve normalleşme bir an önce başlar.
Evde kalın & sağlıkla kalın.
Uğur Özmen
Virüs sadece sağlık krizi yaratmadı. Tüm dünyayı yeniden yapılanmaya sürükleyen bir ekonomik ve teknolojik krizi de beraberinde getirdi. Dijitalleşme endekslerinde yüksek puanları zorladığını iddia eden kurumların, ev-ofis çalışmaya uyum sağlayamadıklarını gördük.
Kriz sonrası için, keşke’lerle sanırım’lar kafamda köşe kapmaca oynuyorlar. Keşke’ler, olmasını dilediklerim; sanırım’lar ise 40 yılı aşan iş hayatı tecrübelerime göre olmasını beklediklerim. Keşke’lerden değil, sanırım’lardan bahsedeceğim.
Kısa vadede:
- Dijitalleşme ve dijital dönüşümden sınıfta kalan kurumlar evden çalışma dönemi sayesinde, insan kaynaklarından “yetenek yönetimi’ne evrilmek gerektiğini öğrenme şansı yakaladı. Pek azının bundan ders çıkaracağını sanıyorum. Ona da razıyım.
- Kurum çalışanlarının (özellikle yöneticilerin) işlerini uzaktan yapmasına olanak sağlayan teknolojilerin önemi anlaşıldı. Kurumların bir kısmının, kriz sonrasında “Geçti artık, eskiye dönelim.” demeyeceğini ve süreç tasarımına önem vereceğini düşünüyorum. Dijital ikiz kavramının daha fazla dile gelmesini bekliyorum.
Uzun vadede:
- Dil, din, ırk, ülke, servet farkı olmadan herkese eşit davranan hastalığı, eğitimi, ekonomisi ve teknolojisi güçlü olan kurumlar daha rahat atlattı. Ülkeler arasında değil ama teknoloji kökenli kurumlarla diğerleri arasında farkın açılmasını bekliyorum.
- Sanayi emperyalizminin yerini teknoloji emperyalizmine bırakmasından korkuyorum.
- Yerini bir bilgisayar veya robotun alamayacağı mesleklere yönelmek gerektiğini düşünüyorum.
Ömürden Sezgin
Dünyaca ilginç bir dönem yaşıyoruz. Bu dönemi, gelecekte sürekli referans verilecek yeni bir çağın başlangıcı olarak kabul edebiliriz. Markaların iletişim dilleri, iş yapışları, dünyaya ve tüketiciye bakışlarının tamamen değiştiği, yeni hedef kitlelerinin çıkacağı yeni bir çağa adım atıyoruz. Bunu 3 adımda anlatabiliriz;
- İnsan değişecek: İnsanlar daha mobil, daha özgür ve daha üretken olacak. Hayatın ve sevdiklerinin değerini daha iyi anlayan insanlar, ihtiyaçları kadar çalışmasını öğrenecekler. Yeni hedef kitleler çıkacak, mevcutlar değişecek.
- İş yaşamı: Ofis hayatından dışarıda çalışmaya hızlı bir geçiş olacak. Dijitalin yardımıyla online’a dönen toplantı ve etkinlikler yeni dönemde artarak devam edecek. Yan yana gelerek, toplantı yapmak “eski moda” olacak.Daha fazla “serbest” çalışan kişi göreceğiz. Şirketlerin belli çalışanları “evden” olarak sınıflanacak, evlerdeki mimariye “çalışma odası” da eklenecek.
- İletişim: Markalar, reklam gibi değil, topluma hizmet, sürdürülebilir bir geleceğe, yaşanabilir bir dünyaya katkı üzerine iletişimlerini kuracaklar ve bu konularda daha fazla sosyal sorumluluk projeleri oluşturacaklar. Para için değil, dünya için çalıştıklarının farkına varacaklar. Tüketici veya müşteri değil, bu varoluş sebebine destekçi , taraftar arayışında olacaklar. Bu mesajları dijitali daha fazla kullanarak verecekler.
Bu yeni dönem bize, Türkiye’ye ve tüm dünyaya hayırlı olsun. Sağlıklı günler hepimize!
Batuhan Apaydın
Corona virüsü ile iş dünyası şu iki noktada test ediliyor: Yeni iş yapış şekillerine adaptasyon ve olağanüstü hal zamanında (‘kriz’ demek hafif kalır) müşterilerle/kullanıcılarla iletişim. Elektronik haberleşmeye yıllardır burun kıvıranlar Zoom’da arka plan seçme goygoyuna ne kadar hızlı katılabilirlerse o kadar hızlı dönüşüm yaşayacaklar. Ya da “Aman şu anda müşterimle temas kurmayayım, görünmez olayım.” diyen markalar değil, müşterisine ulaşma ve derdine ortak olma cesaretine ve empatisine sahip olanlar belki herkes gibi bugün zorlanacaklar ama yarın muhakkak kazanacaklar.
Pratik tavsiyeler vermek gerekirse: Şirket/ekip içi iletişimi artırmak için e-happy hourlar, özel Slack kanalları (örnek: “öğlen yemeğinde ne yedim” temalı kanal), çalışanların uzmanlıklarını gösterebileceği mini online eğitimler vb. fikirler ile insanların bu izole zamanlarda yalnızlıklarını birbirleriyle paylaşmalarını sağlamalıyız. Bu noktada özellikle yöneticilerin ekstra liderlik göstermeleri ve iletişim kanallarını maksimize etmeleri gerekiyor.
Markalar özelinde ise subscription modelinde olan şirketlerin üyelikleri proaktif bir şekilde dondurması, kalanların ise özel indirimler ile insanları tüketime teşvik etmesi ilk akla gelenler. İşin özellikle finansal tarafı zorlayıcı olacak. Bu yüzden harcamaların kısılması, özellikle pazarlama kanallarının gözden geçirilmesi gerekecek. Pazarlama demişken özellikle live stream’lerin yükseleceğini ve yeni normal olacağını öngörmek zor değil. İnsanlar yalnızlıklarını ve bir gruba ait olma ihtiyaçlarını live stream’ler ve video call’lar ile giderecek. Markalar ve yayıncılar bu durumdan istifade etmeli.
Gerçek şu ki dünya üzerinde kimse yarın ne halde olacağımızı bilmiyor. Her olasılığa profesyonel ve mental olarak hazırlıklı olmalıyız. Tünelin karanlık kısmındayız. Tünelin sonunda her zaman ışık var ama ne kadar yakınız ya da uzağız bilmiyoruz.
Son olarak hepimizin yarına umutlanması adına bir hatırlatma yapmak isterim: Tarihteki hiçbir salgında insanoğlunun yanında internet gibi bilginin, tecrübenin ve duyguların paylaşılabileceği bir partner, bir süper kahraman yoktu. Bu savaştan biz galip çıkacağız ve bu zafer internetin yardımıyla gerçekleşecek. Umudunuzu sakın yitirmeyin.
Yıllarca filmlerde salgın hastalıkla yaşanmaz hale dönen dünyamızı izledik durduk. Ve şimdi filmlerdeki kadar kötü olmasa da, sonu belirsiz bir salgının içindeyiz.
Dünyanın neresinde olursak olalım hepimizin hayatını geri dönülemez şekilde etkileyen bu salgının markaları da etkilemesi kaçınılmaz.
Bu dönemde ayakta kalmayı başaran firmaların çalışma koşullarında ve işleyişlerinde büyük değişiklikler yaparak hayatlarına devam edeceğini düşünüyorum.
Öncelikle firmaların çoğu acil durum planı, kısıtlı senaryolar üzerinde kuruluydu. Üretim yaptığınız ülkede problem mi çıktı? Üretimi başka yere kaydırırsınız. Bir şehirde satışlar iyi gitmiyor mu? Başka şehre geçersiniz. Ofis çalışılamaz durumda mı? İyi, başka ofis bulursunuz. Fakat tüm dünyayı derinden etkileyen bir krizde bu gibi yedeklemelerin ve önlemlerin hiçbir işe yaramadığı ortaya çıktı. Örneğin üretimlerini Çin’e kaydırmış olan firmaların ürünlerini teslim almaları oldukça uzun sürecek ve salgının başka ülkelere de sıçraması nedeniyle aldıkları ürünleri de nerede nasıl satacakları belirsiz.
Daha ironik durumlar da söz konusu; markasını tamamen dijital kanallar üzerine kuran firmaların bile çalışanlarını ofise getiremedikleri noktada iş yapamaz hale geldiğini gördük.
Bir diğer konu da -hatta en önemlisi- müşterilerin ortadan kaybolması. İnsanların kriz dönemlerinde ellerindeki parayı kendileri için hayati gördükleri harcamalara yöneltmesi olağan. Fakat içinde bulunduğumuz sürenin ne zaman sonlanacağı (aylardan yıllara uzanan bir dizi tahmin dolaşıyor ortada) belirsizliğini koruduğu için irili ufaklı çok sayıda firma ciddi bir hayatta kalma mücadelesi verecek. Yeterli paranız olsa dahi “lüks” tabir edilen ürün ve ihtiyaçlara yönelmek insanlarda vicdani bir yük de yaratıyor. Özellikle Instagram’da moda markalarının eskisi gibi reklamlarına devam ettiklerini görüyorum ama kendi adıma da bu dönemde gece elbisesi almak ilgimi çekmiyor. Bu markaların bir sosyal sorumluluğu sahiplenmesi ve iletişimlerini bu yönde yapmaları şu an onlar açısından daha bile etkili olabilir.
Ama tüm olumsuzluklara rağmen hayat devam ediyor. Eve kapanan insanlar yapmak zorunda oldukları alışverişleri için haliyle e-ticarete yöneldi. Hatta salgının başlangıcından bu yana daha önce internetten alışveriş yapmamış milyonlarca insan online alışveriş yapmaya başlamış olabilir. Fakat her e-ticaret firmasının bu dönemde olumlu etkilendiğini düşünmek de hatalı olur. Evet, bazı sektörler (hepimizin aklına geldiği gibi; yemek ve market) bu dönemden güçlenerek çıkacak ama her firma değil. Türkiye’de ise hem PR hem işleyiş anlamında marka olarak Getir’in parladığına tanıklık ettik .
Dijital ortamda işbirliği yapıp 3D yazıcıyla solunum cihazı üreten girişimler gibi insanların hayatına dokunan girişimleri de unutmamak lazım. Güçlü ama hantal yapıların yanında hızlı, pratik ve ucuz çözümleriyle sağlık sektörüne eşi az bulunur bir katkı sağladılar. Elbette salgını takip eden telefon uygulamalarından, mağazalarda temassız ödemeyi sağlayan yapılara kadar çok sayıda teknolojik çözümün kullanıldığını görüyoruz.
Tüm bunların içinde dijital teknolojiler hem insanların hem de markaların ayakta kalmasını sağlayan temel öğe oldu gibi duruyor. Öyle ki çok sayıda insan salgın sonrasında dijitalin egemenliğini ilan edeceğini düşünüyor. Bundan sonraki dönemde de farklı krizlerde de ayakta kalmak için dijitali merkeze koyduğumuz bir yapı örmek zorundayız; klişe ama değişim kaçınılmaz.
Ama benim kafamda daha farklı bir soru var, cevabı beni daha çok tedirgin eden; internet giderse ne olacak?
İlyas Teker
Her sene sinemalarda mutlaka 1-2 salgın filmi oynardı. Patlamış mısırlarımızı alıp güle oynaya izlerdik. Kim bilebilirdi yıllarca sinemalarda izlediklerimizin bir gün tüm dünyayı büyük oranda tehdit edeceği.
Her ne kadar birçok bilim adamı bu konuda ilgili birimleri yıllardır uyarmış olsa da pek ciddiye alınmadı ve biz insanlar olarak bu duruma tamamen hazırlıksız yakalandık.
Tüm dünyayı etkisi altına alan coronavirusün ülkemizde de çok ciddi etkilerini görüyoruz. Gelin beraber bu konuyu biraz baştan alalım ve hangi sektörleri nasıl etkiledi inceleyelim.
22 ocak itibariyle coronavirüs konusunda durumun ciddiyetini kavrayıp Google’da konuyla ilgili birçok arama yapmaya başladık. Dönem içerisindeki değişimle beraber ilk vakanın açıklandığı gece en yüksek trende ulaştığını görüyoruz.
Kullanıcılar merak ettikleri her şeyi Google’a sormaya başladı. Tabii ki maske ve kolonya aramaları çok ciddi yükseldi. Aşağıdaki arama sorgularında göreceğiniz üzere konu birçok şeyle ilişkili hale geldi.
İşin e-ticaret tarafına baktığımızda ise perakende tarafında birçok sitenin trafiklerinin arttığını görüyoruz. Aşağıdaki örnekte %90 seviyelerinde yükselişler var.
Maske en çok aranan kelimelerden biri oldu, diğer tarafta kolonya ise inanılmaz bir yükseliş yaptı.
Bir diğer kahramanın makarna olduğunu görüyoruz. Burada da yükseliş çok hızlı oldu.
Beni şaşırtan bir diğer grafik ise kırmızı etler kategorisindeki artış. İnsanların haklı olarak panik haliyle satın almalar yaptıklarını görüyoruz.
Bu dönemde trafiği düşen e-ticaret siteleri de oldu maalesef.
Peki, Türkiye’de hangi sektörün internet sitesi trafiği nasıl değişim gösterdi?
Her kriz ortamı aynı zamanda kendi fırsatını da doğuruyor gerçekten. Uber şirketinin borsadaki hisseleri düşerken, video konferans platformu Zoom’un hisselerinin ise yükseldiğini görüyoruz.
Yazımı bitirmeden önce iki konuya daha değinmek istiyorum.
Dünya üzerindeki milyonlarca insan varlığını bile unuttuğu sağlıklarının aslında her şeyden daha önemli ve değerli olduğunu ciddi bir şekilde fark etti. Umarım bundan sonra dünya daha güzel ve daha yaşanılası bir yer olur. İnsanoğlunun bitmek bilmeyen hırsı bir nebze olsun azalır.
Evden çalışma, dijitalleşen dünya gibi konuları zaten birçok yerde okuduğunuz için hiç girmek istemedim.
Kapanışı da Udemy’nin salgın sebebiyle evde kalanlar için ücretsiz olarak yayınladığı bazı kursları paylaşarak bitirmek istiyorum. İlgi alanınıza göre linklerden bakabilirsiniz. Sağlıkla kalın.
Python: https://www.udemy.com/topic/python/free/
Javascript: https://www.udemy.com/topic/javascript/free/
Angular: https://www.udemy.com/topic/angular/free/
Kripto para: https://www.udemy.com/topic/cryptocurrency/free/
Linux: https://www.udemy.com/topic/linux/free/
Photoshop: https://www.udemy.com/topic/photoshop/free/
PHP: https://www.udemy.com/topic/php/free/
Unity: https://www.udemy.com/topic/unity/free/
WordPress: https://www.udemy.com/topic/wordpress/free/
Photoshop: https://www.udemy.com/topic/photoshop/free/
Java: https://www.udemy.com/topic/java/free/
Word: https://www.udemy.com/topic/microsoft-word/free/
Grafik tasarım: https://www.udemy.com/topic/graphic-design/free/
Çince Öğrenme: https://www.udemy.com/topic/chinese-language/free/
Almanca öğrenme: https://www.udemy.com/topic/german-language/free/
Amazon AWS: https://www.udemy.com/topic/aws-certification/free/
Yemek yapma: https://www.udemy.com/topic/cooking/free/
3D modelleme: https://www.udemy.com/topic/3d-modeling/free/
Android geliştirme: https://www.udemy.com/topic/android-development/free/
Veri analizi: https://www.udemy.com/topic/data-analysis/free/
Çizim: https://www.udemy.com/topic/drawing/free/
İletişim becerileri: https://www.udemy.com/topic/communication-skills/free/
İspanyolca: https://www.udemy.com/topic/spanish-language/free/
İngilizce: https://www.udemy.com/topic/english-language/free/
Fransızca: https://www.udemy.com/topic/french-language/free/
Arapça: https://www.udemy.com/topic/arabic-language/free/
Portekizce: https://www.udemy.com/topic/portuguese-language/free/
Rusça: https://www.udemy.com/topic/russian-language/free/
Japonca: https://www.udemy.com/topic/japanese-language/free/
Excel: https://www.udemy.com/topic/excel/free/
Muhasebe: https://www.udemy.com/topic/accounting/free/
Salesforce: https://www.udemy.com/topic/salesforce/free/
Fotoğrafçılık: https://www.udemy.com/topic/photography/free/
Logo tasarımı: https://www.udemy.com/topic/logo-design/free/
SQL: https://www.udemy.com/topic/sql/free/
Kullanıcı deneyimi: https://www.udemy.com/topic/user-experience-design/free/
Digital marketing: https://www.udemy.com/topic/digital-marketing/free/
Sunum becerileri: https://www.udemy.com/topic/presentation-skills/free/
Özel tablolar: https://www.udemy.com/topic/pivot-tables/free/
Risk yönetimi: https://www.udemy.com/topic/risk-management/free/
Yazarlık: https://www.udemy.com/topic/writing/free/
Olağan dışı bir dönemden geçiyoruz. En sert kriz senaryolarını dahi gölgede bırakan bu dönemin hem günlük yaşantıda hem de tüketici alışkanlıklarında bırakacağı iz, şüphesiz önümüzdeki dönemlerin büyük değişimlerinin zeminini oluşturuyor. Salgının bitişiyle ve neredeyse tüm sektörleri saran sislerin dağılması ile birlikte bizleri nelerin bekleyeceğini kestirmek her ne kadar güç olsa da, bugüne kadar işlerini fiziksel kanallardan yapmanın konfor alanına sahip tüketiciyi dijital kanalları kullanmaya ikna etmenin çok daha sancısız olacağı bir gerçek.
Rekabetin eski dinamizmine sahip olmasını beklediğimiz yakın gelecekte ise bugün tüketicilerinin yanında olduğunu hissettiren, onların kaygılarını artırmak yerine çözüm önerileri sunan markaların bu süreci en az kayıpla atlatacağını, kısa vadeli kaygıların yerini orta ve uzun vadeli getirilere bırakacağını düşünüyorum. Müşterilerin markalar ile olan ilişkilerinde hiç olmadığı kadar hassas bir döneme girdiği ve alışkanlıklarının radikal bir şekilde değişeceği bir dönemin ayak seslerini duyduğumuz bugünlerde müşterilerin sesini dinlemek artık hiç olmadığı kadar önemli.
Tüm bu karmaşanın içerisinde unutulmaması gereken bir diğer nokta ise çalışan deneyimi. Müşterilerinin olduğu kadar çalışanlarının da kaygılarını anlayan markaların, nitelikli iş gücünün çok daha rekabetçi bir avantaj getireceğini düşündüğüm önümüzdeki dönemde bir adım daha öne çıkacağını öngörmek mümkün.
Toparlamak gerekirse tüketicilerinin ve çalışanlarının kaygılarını anlayan ve onları rahatlatacak çözüm önerileri sunan, değişen tüketici alışkanlıkları doğrultusunda süreçlerini tasarlayan markaların orta ve uzun vadede krizi fırsata çevireceklerini düşünüyorum.
Uğur Eskici
Yıkıcı bir değişim yaşamaktayız. COVID-19 salgını Çin’de perakende satışlarının %20,5 oranında azalmasına neden olurken, Şubat ayı işsizlik oranını %6,2’ye yükseltti. Toplam dış ticaret hacmi de yine bu dönemde %9,6 azaldı. Salgının ilk dönemlerinde talep Orta Doğu ve Avrupa’ya kaydı. Hatta bir dönem Türkiye’nin gerçekleştirdiği ihracat oranlarında da artışlar gözlemledik.
Diğer yandan dijitalleşme süreçlerini hızlandıran ve tüketim alışkanlıklarının değişmeye başladığı bu süreçte, bazı sektörler ciddi anlamda yara aldı. Daha geleneksel yapılardaki yöneticiler için ise bu durum adeta değişim fırsatı. Fakat bazılarının dijitalleşme öncesindeki bakış açılarını sürdürerek bugüne adapte olma noktasında zorlandıkları aşikâr. Genç şirketlerin ise daha esnek ve dinamik hareket ettiğini söyleyebilirim.
Aylık 500 milyonun üzerinde bir trafiği yönettiğimiz Kriko’nun altında -bunu birincil ağızdan söyleyebilirim ki- turizm ve hava yolu sektörleri başta olmak üzere emlak, eğitim, inşaat ve reklamcılık sektörleri bu salgından negatif yönde etkilendi. Finans, e-ticaret, eczane, sağlık ve dijital medya sektörleri de bir o kadar büyüme gösterdi.
Fakat özellikle ürün satışı yapan e-ticaret siteleri ekseninde konuşacak olursak, dikkat etmekte fayda var. Her ne kadar dijital olsa da daralan kategoriler var. Bazı kategorilerde ise inanılmaz trendler mevcut. Örneğin; salgın bu trendle devam ederse mobilya sektörü dijital tarafta muhtemelen artış gösteren diğer bir sektör olacak. Yine birçok marka tasarruf moduna (özellikle paid search) girerken, organik trafik ise adeta bir can simidi görevi gördü. Hatta Kriko’da üzerimizdeki baskı şimdiden artmaya başladı diyebilirim. 🙂
Asya pazarında salgının düşüşe geçmesiyle birlikte bugün “Cilt Bakımı” ürünlerinin satışı artış göstermeye başladı. Bu trend önümüzdeki haftalarda Türkiye’de de benzer bir pattern gösterebilir. Amerika’da ise şu anda spor malzemelerine ciddi anlamda yüksek talep var. Evde kaldıkça spor salonuna gidemeyen insanlar, evde spor yapma adına ciddi satın alma davranışları gösteriyorlar. Bazı araştırmalarda, bu salgın bittikten sonra tüm metriklerin eski haline dönüp, hatta zıplayacağı ve yukarı yönlü yeni çapalar atıp kendisine yeni bir yer edineceği ifade ediliyor. Dolayısıyla bu dönemde markalar için bir pozisyon edinmek oldukça önemli.
Tüketimin önce tasarrufa, sonrasında ise ciddi bir hareketliliğe sebep olacağını söylemek çok da yanlış olmaz. Tüm işletmeler için önümüzdeki 2 ay oldukça kritik. Salgın trendini yitirse bile, insanların öncelikle üzerlerindeki tedirginlik ve korkularını kenara atmaları gerekecek, bu da zaman alacak. Planlamaları bu yönde yapmakta fayda var. Bununla beraber salgının ekonomi, üretim ve tüketime olan etkilerinin aylarca süreceğini düşünüyorum.