Inbound ve Outbound Marketing Arasındaki Farklar Nelerdir?
Pazarlama trendlerini yakından takip eden biriyseniz “outbound” ve “inbound” terimlerini çok sık duymuşsunuzdur. Çoğu pazarlamacı tercihini “outbound” yöntemlerden yana kullanırken, daha rasyonel karar verenler “inbound” yöntemlere ağırlık vererek hedef kitlelerinde daha gözle görülür bir etki bırakabiliyor.
Bu iki kavram, pazarlama kültürünü tamamı ile etkilediği için ikisini ayrı ayrı ele almak daha doğru olacaktır.
Outbound Marketing
Outbound marketing’e kısaca “geleneksel pazarlama” diyebiliriz. Bazı kaynaklar outbound marketing için “Dikkat Dağıtıcı Pazarlama” gibi tanımlamalar da kullanıyor. Bu yöntem çok tercih edilen bir yöntem olsa da, aslında markaların hedef kitlelerine çok yanlış zamanlarda görünür olmalarına sebep olabiliyor. Bunun sonucunda ise çok yüksek harcamaların yapıldığı, fakat dönüşüm oranlarının düşük olduğu kampanyalar ortaya çıkıyor.
Televizyon ve radyo reklamları, gazete ve dergi reklamları, telepazarlama, pop-up’lar, pop-under’lar, display reklamlar ve banner’lar outbound marketing’e örnek olarak gösterilebilir. Tek taraflı bir iletişim yöntemi olan outbound marketing, sadece ürüne ve insanların neden bu ürünü alması gerektiğine odaklanıyor.
Outbound tekniklerin zamanla daha az efektif olmaya başladığını söyleyebiliriz. Özellikle reklam engelleyici eklentilerin ortaya çıkması ile birlikte display reklamlarda tıklama oranının %0.05’lere kadar gerilediği gözlemleniyor. Hatta HubSpot’un 2017 yılında yayınlamış olduğu “State of Inbound”’ raporuna göre artık birçok pazarlamacı ücretli display reklamlarını, geleneksel dergi ve televizyon reklamlarına benzetiyor.
Özet olarak inbound marketing’in son yıllarda bir pazarlama yöntemi olarak daha fazla ön plana çıktığını söylemek mümkün
Peki, nedir bu inbound marketing?
Inbound marketing, çok basit bir tanımlama ile hedef kitlenize kendi konfor alanları ve zamanlarında en doğru ve ilgi çekici içerikler ile ulaşmak demek. Satın alma yolculukları boyunca müşterilere değer sağlamayı odak merkezine alan ve müşterilerin size gelmesini sağlayan pazarlama yöntemi de diyebiliriz.
Inbound pazarlamanın temelinde doğru ve ilgi çekici içerikler yer alıyor. Bu bağlamda insanların keyif alacağı videolar üretmek veya günlük rutinlerini kolaylaştıracak tavsiyelerden oluşan blog içerikleri oluşturmak örnek olarak gösterilebilir.
Yani aslında bunun bir nevi empati merkezli bir pazarlama yöntemi olduğunu da söyleyebiliriz.
Gelin, birlikte bir örneği inceleyelim:
XYZ adında bir e-ticaret şirketinin dijital pazarlama müdürü daha etkin bir içerik pazarlama stratejisi oluşturup mağazasının trafiğini artırmak istiyor. Bu noktada herhangi bir adım atmadan önce kısa bir araştırma gerçekleştiriyor. Google’da “en etkili içerik pazarlaması yöntemleri” diye bir arama yapıyor. Ardından bu konu özelinde hazırlanmış olan bir e-kitap linkine tıklıyor. Ardından onu indirip incelemek için tamamen gönüllü bir şekilde e-posta adresini e-kitabı düzenleyen şirket ile paylaşıyor. Artık bu kişi -yani dijital pazarlama müdürü- e-kitabı tedarik eden şirketin potansiyel müşterileri arasında yer alıyor. Tedarikçi şirketin doğru bir süreç yönetimi bu potansiyel müşteriyi satınalma tünelinin sonuna doğru götürüp sürekli bir müşteriye dönüştürebilir.
Gördüğünüz gibi süreç aslında çok basit bir şekilde işliyor. İlk etapta önemli olan hedef kitlenizi tanımak ve onların dikkatini çekmeyi başarmak.
Markanızın sürdürülebilir bir şekilde faaliyetlerine devam etmesi aslında sürekli dönen bir çarka benziyor. Bu çarkın dönmesi ise farklı kanallardan akan enerji miktarına bağlı. Bu kanalları satış tünelleri olarak düşünürsek eğer enerji miktarının eksilmemesi potansiyel müşterilerinizin satış tünelinin her adımında en doğru şekilde karşılanması anlamına geliyor. Olumsuz bir deneyim bu enerji miktarını azaltabilir ve dolayısıyla çarkın dönme hızını yavaşlatabilir. Sonuç olarak markanız önemli sorunlar yaşamaya başlayabilir. Bunun önüne geçmenin en efektif yolu Inbound marketing.
Dilerseniz inbound marketing metodunu buradan daha detaylı bir şekilde inceleyebilirsiniz.
Outbound Marketing vs. Inbound Marketing
Bir önceki bölümde kısmen karşılaştırmalarını yaptık, fakat bu kısımda bire bir ele almak daha faydalı olacaktır.
Outbound marketing, bir markanın hedef kitlesindeki kişilere, marka ürünleriyle ilgilenip ilgilenmediklerini öğrenmek adına ulaşmaya çalışması olarak tanımlanabilir. Ulaşılan kişiler potansiyel müşteri değildir. Diğer taraftan inbound marketing ise içerikler ve sosyal medya aracılığı ile marka bilinirliğinin yükselmesi sayesinde hedef kitlenizin sizden haberdar olmasını sağlamak şeklinde ifade edilebilir.
Outbound marketing için şirket çalışanlarının ciddi bir efor sarf etmesi gerekiyor. Ayrıca bu yöntem işin ekonomik boyutunu da ağırlaştırıyor. Sonuç olarak, istenen müşteri potansiyelinin oluşturulamadığını sıklıkla gözlemliyoruz.
Hubspot’un 2017 yılında yayınlamış olduğu “State of Inbound” raporuna göre markaların yaklaşık %70’i inbound pazarlama yöntemleri kullanıyor. Inbound marketing yöntemlerini kullanan markaların %79’u blog içerikleri, %77’si ise hedef kitlelerine fayda sağlayan sosyal medya içerikleri sayesinde önemli dönüşümler sağladıklarını bildiriyor. Araştırma verilerini ve örnekleri ele aldığımızda, Inbound pazarlama yöntemlerinin daha etkili olduğunu görüyoruz.
COVID-19 Döneminde Inbound Marketing
COVID-19, hem kişisel hem de profesyonel hayatlarımızı derinden etkiledi. Pazarlama ekosistemini de önemli derecede etkileyen bu dönemde çok sayıda markanın “fırtınaya” farklı yöntemler ile direnmeye çalıştığına şahit oluyoruz. Şüphesiz, her şey yoluna girdiği zaman pazarlamanın ne kadar önemli olduğu daha rahat anlaşılacak.
Bu dönem içerisinde panik yapmak yerine Albert Einstein’ın “Her zorluğun ortasında bir fırsat yatar.” sözünü sıklıkla aklımıza getirmeliyiz. Artan izolasyon ile birlikte insanlar ciddi oranda online kanallara yöneliyor. Bu noktada ise inbound pazarlamanın vazgeçilmez olduğu ortada. Metodolojisi aynı kalacak şekilde, empatiye daha da ağırlık vererek bir pazarlama stratejisi geliştirmek en doğru hamle.
Hedef kitlenizi dinleyip onların problemlerini çözecek ve onlara yardımcı olacak bir iletişim yöntemi geliştirmeniz gerekiyor. Aynı hedef kitleniz ile güven duygusu inşa etmek, finansal açıdan sorun yaşayan kişilerin durumların normale dönmesi ile birlikte markanızı tercih etmesi çok yüksek bir ihtimaldir.
Doğru planlanmış bir SEO stratejisi, markanızı daha görünür kılmakla birlikte üretmiş olduğunuz içerikleri de ön plana çıkararak yukarıda bahsetmiş olduğumuz iletişimin ve çözüm odaklı olmanın en büyük yapı taşlarından biri olabilir.
Ayrıca içeriklerinizin hedef kitlenize en hızlı şekilde dağıtılmasına yardımcı olan sosyal medyayı da unutmayalım. Özellikle bu dönemde insanların kendilerini izole etmesi ile geleneksel pazarlama yöntemlerinin etkisinin azalması ve online kanalların güçlenmesi daha önce hiç ulaşamadığınız ve sesini duymadığınız kişilere ulaşmanızı sağlayabilir.
Sonuç
Markanız için en doğru yöntemi belirlemek ancak verilerin en doğru şekilde analiz edilmesi ile mümkün. Her zaman yeni yöntemler denemeye açık olun. Geçen yıl işe yarayan yöntemler bu yıl etkili olmayabilir. Kişilerin, çevremizin, dünyanın anlık olarak değişebileceğini unutmayın.
Kaynaklar:
https://www.weidert.com/blog/inbound-marketing-vs-outbound-marketing
https://www.godelta.com/blog/retool-your-inbound-marketing-playbook-to-survive-the-covid-19-era
https://blog.hubspot.com/blog/tabid/6307/bid/2989/inbound-marketing-vs-outbound-marketing.aspx
2 yorum var
Soner bey yazınız için teşekkür ediyorum. Bence çok önemli konuya değendiniz. Maalesef bir çok firma henüz bu konuya hiç dikkat etmemiş pazarlama müdürleri yıllardır aynı pazarlama yöntemleri kullanmaya devam ediyorlar. Böylece hem sonuç alamıyor hemde şirketlerin kaynaklarını boşa harcıyorlar.
Rica ederim Sami Bey.
Umarım faydalı olmuştur.
Maliyetlerin artışı ve özellikle bu dönemin de etkileriyle birlikte bir çok markanın Inbound’a yöneleceğine inanıyoruz 🙂